“Erdogan, Trump'in kendisine ruhsat verdigini düsünüyor”
"Erdoğan hükümeti komşuları, mültecileri ve gazetecileri tehdit, muhalif politikacıları ise hapsettiğinden dolayı Türkiye’nin politikaları kötüleşti. Erdoğan, Donald Trump ile yakın kişisel ilişkileri nedeniyle böyle davranması için lisans verildiğini düşünüyor. Çünkü ikisi sık sık görüşüyor ve konuşuyor."
PeyamaKurd -Türkiye geçtiğimiz Pazartesi günü Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan ve soykırımdan kurtulmaya çalışan Ezidilerin yaşadığı alanlara yoğun hava saldırıları gerçekleştirdi. Ankara “teröristleri” bombaladığını iddia ederken, Şengal dağında vurulan alanların mağara ve küçük yapılar olduğu görüldü ve Türkiye, Ezidileri Türkiye'ye yönelik tehditlerle ilişkilendiren hiçbir kanıt sunmadı.
Türkiye’nin Orta Doğu politikasına ilişkin bir yazı kaleme alan yazar Seth Frantzman, Ankara’nın son zamanlardaki saldırgan politikasının ABD ile olan yakın ilişkisinden aldığı güçten kaynaklandığını belirtiyor.
“Giderek istikrarsızlaşan bir rol”
Ankara'nın orantısız askeri güç kullanarak Irak, Suriye ve Libya'nın bazı bölgelerine saldırması, otoriter yönetimi ve aşırı milliyetçiliği geliştirmeye yönelik giderek sertleşen girişimin örneğidir.
Suriye'den Libya ve Yemen'e olan çatışmaların ülkeleri her zamankinden daha bölünmüş bıraktığı ve yerel halkın gelecekte söz sahibi olabileceği bir barış yolu ya da yöntemi olmadan, NATO üyesi olan Türkiye neredeyse tüm bu çatışmalarda giderek istikrarsızlaşan bir rol oynuyor.
Türk destekli Suriyeli gruplar Suriye rejimiyle çatışırken, Türkiye'den Şubat 2020'de Suriye'nin İdlib eyaletini kendi güçleriyle doldurma kararı aldı. Türk askerleri İdlib'de öldürüldükten sonra Ankara, daha fazla destek için Avrupa'yı mülteci akını ile tehdit etti. Türkiye bir kez daha kriz yarattı ve tıpkı Libya'da olduğu gibi umutsuz Suriyelileri piyon olarak kullandı. Bu esnada Türkiye, Suriye'de Kürtlerin yaşadığı iki alana (Tel Abyad ve Afrin) saldırmaya etmeye devam etti.
“Erdoğan yakın ilişkileri nedeniyle lisans verildiğini düşünüyor”
Geçtiğimiz Mart ayında Birleşmiş Milletler (BM), Türk destekli Suriyeli milis grupların, Suriye'nin doğusundaki (Rojava) içme sularını kestiklerini açıkladı. Türk kontrolü altındaki Afrin'de yaşananlar milis grupların, Kürt ve Ezidi kadınları kaçırdıklarını ve azınlıklara karşı yaygın istismar uyguladıklarını ortaya koydu. Bir zamanlar Suriye iç savaşının girdabındaki tek barışçıl yerlerden biri olan Afrin, şimdi Türkiye'nin desteklediği silahlı milisler tarafından yönetiliyor. Azınlıklar kaçıyor ya da korku içinde yaşıyor.
Erdoğan hükümeti komşuları, mültecileri ve gazetecileri tehdit, muhalif politikacıları ise hapsettiğinden dolayı Türkiye’nin politikaları kötüleşti. Erdoğan, Donald Trump ile yakın kişisel ilişkileri nedeniyle böyle davranması için lisans verildiğini düşünüyor. Çünkü ikisi sık sık görüşüyor ve konuşuyor.
Erdoğan, Orta Doğu'da büyük rol oynayan diğer otoriter rejimler İran ve Rusya ile de yakın ilişkiler kurdu. Bu ülkeler, Suriye ve Libya'yı kendi nüfuz alanlarına bölüyor. Türkiye'nin ise mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin yaşadığı bölgeleri bombalayan askeri operasyonlarına karşı uluslararası bir itiraz sunmadan devam ediyorlar.
“Sonuç ne görünüyor?”
ABD Orta Doğu'da bir istikrarsızlık kaynağı olarak İran'a odaklanırken, Türkiye hızla çok daha büyük bir tehdit haline geliyor. NATO üyeliği, bombalamak ve istila etmek için bir boşluk bırakıyor. Libya'ya yüzsüzce vekil ve paralı asker gönderir, Irak'ta Ezidilerim en fakir ve savunmasız bölgelerini bombalıyor, Afrin'e giriyor, komşularını ve muhalifleri tehdit ediyor.
Stanford'un İnternet Gözlemevinde yapılan son Twitter raporunda Ankara operasyonlarına destek sağlamak için sosyal medyayı bile kullanmış durumda.
ABD ve uluslararası toplumun Ankara'nın her tehdidine sessiz kalmayı bırakmaları ve Türkiye'nin uluslararası yasalara uymasını talep etmeleri gerekiyor. Ancak Trump yönetiminin artan tecriti, cezasızlıkla hareket edebileceğine inanan Türkiye tarafından saldırganlığa zemin hazırlıyor.
Çeviri | (℗) PeyamaKurd
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.

Yorumlar (0)
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yazın!
Yorum Yazın