Görüs | Orta Dogu, Suriye ve Kürtler: Türkiye, YPG konusunda...
PeyamaKurd – Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta, Vladimir Putin’le Suriye konusunu konuşmak için Moskova’ya yaptığı ziyaret, savaştan yıpranmış ülkeyle ilgili yaşanan iki önemli gelişmenin ardından gerçekleşti.
‘Kürt bölgelerini işgal tehdidi’
İlki, ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen ay aniden ABD birliklerini Suriye’den geri çekeceğini bildirmesiydi. İkincisi ise, kuzeybatıda stratejik açıdan son derece önemli olan İdlib’de, cihat yanlısı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) tarafından daha fazla bölgenin ele geçirilmesiydi.
Türkiye uzun zamandır, Ankara’nın direk PKK’yle bağlantılı gördüğü YPG’yi yok etme bahanesiyle, çoğunlukla Kürt bölgelerini işgal etmekle tehdit ediyordu. Bu ay Erdoğan ve Trump, bir şekilde mevcut soğukluğa çözüm getirmek için, Rojava’da bir güvenli bölge oluşturulmasıyla ilgili konuşmaya başladı.
Putin’le görüşmesinin ardından Erdoğan, böyle bir güvenli bölge oluşturulmasına Rusya’nın da karşı çıkmadığını ve liderlerin aynı sayfada olduğunu açıkladı. Türk ordusu birliklerini, İdlib’i çevreleyecek şekilde 12 gözlem noktasına mevzilendirdi. Bunlar, Ekim 2017 ve Mayıs 2018 tarihleri arasında Rusya’nın desteklediği Astana Süreci kapsamında kuruldu.
‘Mücadele baltalandı’
Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye, İdlib’de askeri kontrol altında olmayan bir bölge kurmayı ve HTŞ’yi baskılayarak, daha fazla Suriyelinin Türkiye’ye kaçmasıyla sonuçlanacak yıkıcı bir süreci engellemeyi kabul etti. Ankara bugüne kadar bunu yapmayı başaramadı. HTŞ, engellenmenin yerine bu ay, İdlib’in daha büyük bir kısmını, Türkiye’nin desteklediği Ulusal Özgürlük Cephesi’nden almayı başardı.
10 Ocak’ta Ulusal Özgürlük Cephesi, ateşkes anlaşmasının bir şartı olarak bölgenin daha büyük kısmını HTŞ’ye teslim etmeyi kabul etti ve HTŞ’ye daha fazla toprak vererek Türkiye’nin örgütle olan mücadelesini baltaladı.
‘Türkiye, YPG konusunda istekli’
İdlib ve Rojava’nın geleceği, muhtemelen, Suriye çekişmesinin son evrelerini şekillendirecek en önemli iki gelişme. Türkiye her ikisiyle de ilgili, ama İdlib’de HTŞ’yle uğraşmaktansa YPG’yi yok etmek konusunda daha istekli.
Rus-Türk ilişkileri konusunda uzman olan Kerim Has, Rusya ve Türkiye arasında, İdlib’e girerek Suriye hükümetine bir saldırı ya da YPG’ye karşı bir Türk operasyonuyla ilgili anlaşma ihtimalinin dört sebepten dolayı mümkün olmadığını söylüyor.
-
İlk olarak İdlib’in, “Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından büyük bir tehdit,” olması, Esad’a olduğundan daha fazla.
-
İkinci olarak, Moskova, ABD’nin yakın zamanda Kürt müttefiklerini terk etmesini ön görmüyor.
-
Üçüncü sebep, Moskova hala, eğer bir geri çekilme olursa, YPG kontrolü altındaki bölgeleri Şam’a devretmek konusundaki pozisyonunu koruyor ve ayrıca Rusya’nın ön ayak olduğu 2017 anayasasının ilk nüshasında ifade edildiği gibi Kürtler için dar kapsamlı bir özerklik olmasını tasarlıyor.”
-
Dördüncüsü ise, Rojava’nın gelecekteki konumu muhtemelen Ankara-Moskova arasındaki bir değiş tokuş anlaşmasıyla değil, daha çok Esad rejimiyle Kürtler arasındaki bir pazarlıkla ve tabii ki paralel olarak yapılan Rusya-ABD diyaloğu çerçevesinde belirlenecek.”
‘Pazarlık ve Adana Anlaşması’
Orta Doğu analizcisi ve Suriye Demokratik Güçleri Suriye Askeri Konseyi’nin resmi temsilcisi Joumana Gebara, “Esad ve Erdoğan, Kürtlerin pazarlık etme pozisyonunu zayıflatmak için Adana Anlaşması’nı ortaya atarken, Rusya arabulucu rolünü üstleniyor” dedi.
Gebara sözlerine Rusya’nın, Türkiye’ye PKK’yi Suriye sınırından beş kilometre içeri kadar izleme hakkı veren 1998 tarihli anlaşmayı yeniden gündeme getirmekle ilgili teklifine gönderme yaparak devam etti: “Türkiye, İdlib’de sınırlı rejime izin verirse, Kürtlere karşı -32 kilometre değil- beş kilometresini alacak. Ve görünüşe göre, bu İdlib’i vuracak.”
‘Türkiye savaşın ortasında kalabilir’
Bu devamlı ertelenen İdlib saldırısı gitgide daha kaçınılmaz hale geliyor ve eğer Ankara İdlib çevresindeki birliklerini geri çekmezse Türk ordusu, HTŞ’yle savaşın ortasında kalabilir. HTŞ bugün, açık ara İdlib’deki hakim güç.
Center for a New American Security’de Orta Doğu Güvenlik uzmanı olan Nicholas A. Heras, HTŞ’nin İdlib’in neredeyse yarısını kontrol ettiğini, yüzde 90’ı üzerinde etkisi olduğunu ve ana yollarını tamamını elinde tuttuğunu tahmin ediyor.
Heras, “Maalesef, HTŞ’nin haberi ve onayını olmadan İdlib’e hiçbir şey giremiyor ve hiçbir şey çıkamıyor, buna Türk ordusu da dahil. Türk ordusunun İdlib’in çevresine yerleştirdiği gözlem noktalarını aslında HTŞ onlara ödünç verdi, HTS tüm noktaları yakından takip ediyor ve İdlib’de Türk ordusuna karşı güç kullanabilir” dedi.

Yorumlar (0)
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yazın!
Yorum Yazın