Washington Anlasmasindan, Rojava'ya uzanan birlik karsiti girisimler

10 May 2020 19:37 0 görüntüleme
Washington Anlasmasindan, Rojava'ya uzanan birlik karsiti girisimler

PeyamaKurd - Güney Kürdistan’da 90’lı yıllarda yaşanan Kürtler arası iç çatışma henüz belleklerden silinmedi. Çünkü binlerce Kürt, o dışarıdan servis edilen çatışmada kurban gitmişti. Kardeş kavgasına tahammül edemeyen On binlerce Kürt ise topraklarını terk edip Avrupa’ya iltica etmişti. 

İran, Türkiye ve Suriye başkentlerinde sözde çatışmayı durdurmak için yapılan sahte toplantılar da neticesiz kalıyordu. Paris ve Dublin’de yapılan toplantılar da yine Türkiye, İran ve Suriye tarafından sabote ediliyordu.


“Washington Anlaşması ile son bulan iç çatışmalar” 

Sonunda ABD karar verdi. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) 1998 yılında Washington’a davet ederek Kürtleri barıştırdı. Böylece Türkiye, İran ve Suriye’nin provoke ettiği iç çatışma da son buldu. 

Ama her nedense bazı çevreler bu durumdan rahatsız olduklarını gizleyemiyorlardı. Başkan Barzani ve Mam Celal Talabani’nin imzaladıkları ‘Washington antlaşmasının’ hemen ardından, bazı medya simsarları Kürtlerin kazanımlarıyla oluşturulan MED TV kanalından aynen su sözleri kullanıyorlardı:  “Washington’da imzalanan antlaşmanın yolu Şam’dan geçer.” Bu sözleri kullananlar anlaşmadan ne kadar rahatsız olduklarını saklayamıyorlardı.

Kürtler şu an çok hassas bir dönemden geçiyor. Onun için geçmişte olup bitenleri fazla kurcalamanın anlamı yok. Ama Kürt milletinin birliğini sabote edenlere karşı sessiz kalmak ‘Kürt ittifakının gerçekleşmemesine hizmet etme anlamına geldiği için’’ milletimizin bazı konuları bilmesi gerekmektedir.


“Dikkat: Aynı ekolün uzantıları tekrar faaliyette!” 

Bugün Güneybatı Kürdistan’da (Rojava), Kürtler arasında sağlanması muhtemel birliğin engellenmesine hizmet edenler ile, 1998 yılında Washington’da Mesud Barzani ve merhum Celal Talabani tarafından imzalanan barış antlaşmasını sabote etmek isteyen kişiler aynı ekolün uzantılarıdır. Buna dikkat edilmeli ve prim verilmemelidir. 

Washington antlaşmasına karşı duran PKK’nin medya sorumlularından ve Yalçın Küçük taifesinden Ferda Çetin ve yoldaşları bu ittifakın önüne geçmişti. Bugün de Ferda Çetin sosyal medya hesabı üzerinden aynı ifadeleri servis ederek Güneybatı Kürdistan’da gerçekleşmek üzere olan ‘Kürt ittifakını’ farklı taraflara çekerek sabote ediyor ve Kürt milleti arasında olumsuz algı üretiyor. Tıpkı ittifaktan rahatsız olduklarını saklayamayan Türk solu medyası Ahval ve benzeri mecraların son günlerde yaptığı gibi… 

Yalçın Küçük taifesini benimseyen sözde Kürt öznelerin Kürt birliğine karşı çıkmaları akıl tutulması falan değil, olması gereken bir tavırdır. Çünkü bu ekol Yalçın Küçük ve o zincirin birer halkasıdır.


“Kürt milletinden, paylaşımlara sert tepki gecikmedi”

Sosyal medyada Kürtlerin birliği konusunda olumsuz algı yaratan Çetin bir paylaşımında, “Rojava'daki "birlik" için KDP ve ENKS’nin samimiyeti ve dürüstlüğünden söz edilemez” derken öteki paylaşımında ise, “PKK-KDP-YNK ve Goran’ın içinde yer almadığı ulusal birlik olamaz” diyor. 

Söz konusu paylaşımın altına Kürtler tarafından gelen yorumlar ise Ferda Çetin ve onun gibilerinin kaale alınmadığını gösteriyor.

Kullanıcılar ise, söz konusu paylaşımlara sert tepki gösterirken “Kürtlerin, birliği için gereken her fedakarlığın da yapılacağını net bir şekilde ortaya koyuyorlar.” 

ENKS ve KDP’nin tüm faaliyetlerinin PKK ve ardılları tarafından hemen Türkiye ve MİT’e bağlanması kabak tadı vermeye başladıkça, Kürt milleti durumun böyle olmadığını, bu algı yönetiminin tek bir kanal üzerinden belirli bir kitleyi avuçta tutmak için servis edilen dezenformasyonlardan kurulu olduğunu anlamaya başladı. 

Kaldı ki Kürtlerin birlik çabaları ABD ve müttefikleri insiyatifince geliştiriliyor. KDP ya da ENKS tarafından değil. Rojava’da belirleyici bir güç olduğu için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi de bu çağrıyı ENKS ve diğer siyasi organizasyonlara iletti. 

Ferda Çetin, 11 parti ve Sivil Toplum Kuruluşlarını (STK) bünyesinde barındıran ENKS’nin bir tarafını MİT, bir tarafını KDP’ye bağlayarak varlığını aşağılamaktan çekinmiyor sözde PKK-KDP-YNK ve Goran‘in ittifakını savunuyor. Kullanılan bu kelimeler öyle gelişigüzel değil, tamamen programlı ve sistemli bir şekilde seçilmiş kelimelerdir. 


“Bu algı yönetimi Washington Anlaşmasına kadar uzanıyor”

Bu algı yönetimi ve siyasi strateji de yeni değil. Çünkü Washington antlaşması döneminde de güncel bir şekilde ortada dolaşan bir karabulut idi. O zaman olduğu gibi bugünkü stratejik hedefte, PKK-YNK ve Goran ile birlikte Yalçın Küçük’ün öğretileri gereği KDP’yi kötüleyerek sindirmektir. 

PKK ve PKK’ye yakın kimi kesimler yıllarca KDP ve Barzanileri aşiretçi ve diktatör olarak mazlum Kürt milletine pazarlarken, PKK içindeki ademi merkeziyetçi yapılanmayı yok sayıyorlardı. Fakat PKK kanadının her türlü yöntemle gücü sürekli elinde bulundurmak istemesi merkezde olmayı istemelerinin göstergelerinden sadece bir tanesidir. 


İçinde bulunduğumuz çağ, her Kürt bireyinin içselleştirmesi gereken şu gerçekliği de ortaya çıkarıyor: 

“Dünya ulus devlet çağındadır ve egemen olan sistem de kapitalizmdir. Kürtler de dünya ulus ailesinin mazlum bir milletidir. 

Kürtler, ABD ve müttefiklerinin çağrısı minvalinde bir araya gelip ileriye dönük adımlar atarken, gelişmeleri kötülük üzerine inşa eden bu özneleri, ister SGD kanadında ister ENKS kanadında olsun artık affetmemeli ve ne olduklarını görmelidirler. Kürt halkı artık bu tuzaklara düşmemeli ve “Ev küçükte olsa, bizimdir” aidiyetini benimsemelidir.” 


Bu bağlamda yıllardır özlemi çekilen ‘Kürtlerin Birliği’ birçok sözde Kürdün istememesine rağmen bugün Rojava ve Başûr hattı üzerinden şekilleniyor. Bu özlem her ne pahasına olursa olsun gerçekleşecek ve ortalığı karıştıran Yalçın Küçük ile ekolleri Kürtlerce tarihin en dibine gömülecektir. 

1998’de Washington Antlaşması karşı olan girişimler nasıl boşa çıktıysa bugünlerde Washington ve müttefiklerinin Rojava için geliştirdikleri ittifak projesini de boşa çıkaramayacakalardır.